“Sabır”

“Çalınan her kapı çalındığı an açılsaydı, ümidin, sabrın ve isteğin derecesi anlaşılmazdı.” Sözü ile giriş yapmak istiyorum bu konuda ki cümlelerime. Ne kadar çok şeye sabrettiğimizi düşünüyoruz değil mi gündelik yaşantımız içinde. Dostlarımıza, arkadaşlarımıza, ailelerimize, sevdiklerimize, toplum baskısına, maddi imkânsızlıklara diye başlar bir kitap çıkaracak kadar örnekle bitirebiliriz bu saydıklarımı. Peki, sabır nedir tam olarak? Ya da gerçekten sabrediyor muyuz? Sabır, kelime olarak Arapça kökenlidir. Bazen derin bir nefes çok büyük bir sabırdır, bazen Allah’a sığınma nidaları, bazense gözyaşlarımız sabırdır. Sabır gösterdiğimizi düşündüğümüz zamanlarda pasif kaldığımız düşünsek de bence öyle değil. Sabır hali aktif bir haldir, çünkü içinde umut etmek vardır, bir eylem vardır yani. Farkındalıktır, bilinçli bir durumdur. Ve aslında bana sorarsanız olgunluk işaretidir. Haksızlığa uğradığımız, ya da uğradığımızı düşündüğümüz zamanlar silsilesidir hayat. Cevaben fevri hareket etmek, ya da isyan etmek hata yaptıracağı gibi inancımıza da aykırıdır aslında. Bu durumları sükûnet ile karşılayabilmek, göğüsleyebilmek kısa vadede manevi sonuç getirmeyebilirse de bazen, uzun vadede mutlaka huzura ve rahata kavuşanlarımız sabredebilenlerimiz olacaktır. İnanışımıza göre de sabredenlerin mükâfata ulaşacağı Yaratan makam tarafından bizlere müjdelenmiştir birçok kez. Nefsi ile savaşıdır insanın bazen sabredebilmek, bazense toplumla savaşıdır. Peki, nedir özünde sabır dediğimiz kavramın kaynağı? Kaybetme Korkusu mu? Sevgi mi? Yorgunluk mu? Ya da inancımız gereği mi? Bunların her biri olabileceği gibi, hepsi aynı anda da olabilir gayet. Sabrın ardından inançların kuvvetlenmesi doğar, sabrın ardından ümitlerine ulaşmak doğar, sabrın ardından olgunluk doğar, sabrın ardından huzur doğar, sabırdan sanat bile doğar emin olun ki. Zaman ister evet, zordur belki evet ama muhakkak ki bu söylediklerimden biri ya da bir kaçı doğar. Çok hızlı tüketiyoruz günümüzde her şeyi. “Tüketim toplumu olduk artık” ifadesi çocukların bile ağzında pelesenk olmuş durumda. Ama gerçektir bu.Aldıklarımızı, sattıklarımızı, giydiklerimizi, paramızı, ilişkilerimizi, bağlarımızı o kadar hızlı tüketip bir köşeye geçiyoruz ki. Haa o köşede de kalıcı olmuyor, başka mecralara yöneliyoruz daha fazlasını tüketebilmek için bugün çoğumuz. Ama hayır, kolay tükenmesin kazanımlar, hemen bitmesin sevgiler, kopup gitmesin toplumla kurduğumuz güncel bağlar. Peki, sabır da nereye kadar? Diye düşünenler ya da soranlar olacaktır. İşte bunun cevabını ben de bilmiyorum. İnsanız sonuçta, beklentilerimiz var, ihtiyaçlarımız var, nefsimiz var hâsılı. Ve bence kimse, kimse için örnek değildir. Herkes kendinden sorumludur, sabrından sorumludur, sınavından sorumludur. Vadi gibi kocaman bir yürek ister sabırdan anladığım kavram. İster madden, ister manen. Bir Ayet ile bitirmek istiyorum cümlelerimi: “Allah muhakkak sabredenlerle beraberdir.” Kelimelerime sabrettiğiniz için teşekkür ediyorum. Çok sevgiler…

Müzisyen

Nuri savruk

instagram