Şehir ve İnsan Üstüne Yaşadığı şehrin dilinden anlıyor olması ne büyük şanstır insan için… Şehriyle aynı dili konuşuyor olması… Kaldırımlar, sokak lambaları ve hatta yaya geçitleri bile sıcacık gelir… Peki ya tam tersi olursa? Açık hava ama parmaklıklar ardında bir hayat geçer mi? Geçer… Peki ne karşılığında geçer? Aile, iş ya da ne tutar insanı bu parmaklıklar ardında? Belki hepsi, belki birkaçı ya da alışkanlıklar… Zordur insanın, kendini ait hissetmediği bir şehirde yaşaması… Düşünsenize bir ömür böyle hissettiğiniz bir şehirde yaşantı… Soğuk gelen ruhlar, çıkmaz sokaklar… Hep şehirlerin de insanlar gibi bir canlı organizma olduğuna, bir ruhu olduğuna inandım. Kimi şehirde sokak müzisyenleri, kimi şehirde yeşil alanlar, kimi şehirde ise beton yığınları şehrin ruhunu yansıtır. Şehrin içinde insanın konumu, organizmaların içinde ki milyonlarca hücre parçasının konumu ile örtüşür. Hücre ve organ uyumsuzluğu, ilk etapta sadece tek birhücreyi mutsuz etse de hücrenin mutsuzluğu dalga dalga yayılır en yakınlarından başlayarak değebildiği tüm organlara… Kişinin yaratıcılığı, mesleği, bireysel ilişkileri ilk etapta etkilenir kendisiyle uyumsuz bir şehirdeyaşamasından. Daha az şey üretir, daha başarısız olur, daha negatif yaşar. Ve fakat sırf bu durum içinden çıkmak için atılabilecek fevri bir adım, cesurca görünse de potansiyel bir hatalı adıma yatkındır… Ön şart kişinin önce kendi analizini başarılı yapmasıdır. Kilit soru: “Ben kimim?” olmalıdır. Cevaba göre bu kimlik, nerede yaşarsa daha üretken, daha mutlu ve daha pozitif olur sorularıyla karşılamalıdır kendisini. Emin olunduğunda tüm soruların cevaplarının doğruluğundan, evet işte o zaman gerekli adım atılmalıdır… Bunlar olumsuz senaryolar üzerinde yapılması gereken istişareler… Tam tersini betimleyelim şimdi. İnsanın kendisini ait hissettiği bir şehirde yaşaması… Sanatçıysa sanatına, emekçiyse emeğine, ilişkisine, ailesine çocuklarına hâsılı yaşantısının her bir dinamiğine kılcal damarlarına kadar yansır bu pozitif yaşam biçimi. Her iki seçeneği yan yana koyduk, gözümüzün önüne getirdik her iki yaşamı da…Bazen anlık veya küçük bir cesaret ister masayı devirip yepyeni ama istediğin şehirde yaşamayı denemek… Denenmeli midir? Herkesin cevabı kendinde saklı…