Hobi sahibi olmak zorundayız… Kendi başımıza bir yaşam alanı oluşturmak zorundayız, evliysek de, yalnızsak da, meşgulsek de, yoğunsak da… Hobi sahibi olmadan, kendimizi işimize, eşimize ya da çocuklarımıza adadığımız zamanlar bizi kendi içimizde tüketecektir… Haftada bir gün belki… Ya da birkaç saat… Temizlemek zorundayız içimizde ki günümüzün yaşam şartlarının dayattığı lekeleri, stresi, sıkıntıları… Deşarj olmadıkça, biraz uzaklaşmadıkça her şeyden birikmemiz ve sonunda taşmamız kaçınılmaz… Zaman zaman çok ağır bedellere yol açması da hiç şaşırtıcı değil bu taşmaların… Müzik mi bu? Bende müziktir mesela, evcil hayvanlar mı? Av mı? Resim yapmak mı? Spor mu? Her neyse… Orada içini boşalttığımız stres yumaklarımız,topluma döndüğümüzde daha ferah ve daha berrak bir kişilik ortaya koymamızı sağlayacaktır… Günümüzün hayat şartlarında her şeyi ile mesleğine yoğunlaşan, tüm benliğini ya da enerjisini zorunlu kaldığı, toplumun dayattığı çevresine adayan bizlerin enerjisinin bitmesi kaçınılmaz sondur… Ve bu noktadan sonra bireylerin kaynayıp taşması çok olağandır… Taşmıştır ruh ilk etapta çünkü… Ve taşmış bir ruh, bedene her istediğini orantısız ve şiddetli biçimde yapma yolu açar mı? Muhtemelen açar. O zaman taşırmasak bu ruhlarımızı günümüz yaşamının bize dayattıklarıyla? Hasta olmasak stresten? Bıkmasak tekrar tekrar yapmak zorunda olduklarımızdan, kısır döngülerimizden? Hava alsak biraz? Ciğerlerimize oksijen olacak, sabır taşımızı güçlendirecek hobiler geliştirsek? Hem kendimize hem de en yakınımızdan en uzağımızda ki tüm çevremize karşı çok daha verimli, çok daha verici, çok daha üretken bireyler olmamız aslında bu kadar mümkün ve bu kadar ulaşılabilir.