Bu yazıyı, yayına girmeden tam 1 gün önce kaleme alıyorum. Arşivden değil yani, taze, buharı üstünde. Popüler Kültür hakkında yazma ihtiyacı hissettim. Ülkemizde son 10 günde, 50 milyon dinlemeye ulaşan bir eseri görünce. Pop, Latin kökenli bir kelimedir ve halk demektir. Yani olayın özüne indiğimizde kültürsüzlükle, cehaletle ya da eksik anlamlarla birleştirmek hata olur. Popüler kültür ise yerel olarak kendiliğinden oluşturulan olarak anlamlandırılıyor kavram olarak ama Türk Dil Kurumunda ki karşılığı: “belli bir dönem için geçerli olan, hızlı tüketilen” olarak tanımlanıyor. İçinde bulunduğumuz günlerde Popüler Kültür hepimizde pop müzik eserleri, magazin içerikleri ve mevsimsel şarkılar olarak anlamlandırılıyor. Haksız değiliz belki, günümüz algısını ve “Popüler Kültür” olgusunu zihnimizde yerleştirdiğimiz yere bakarsak. Ama buradan sonra başlıyor itirazım “Popüler Kültür” kavramına. Bir müzisyen olarak yazmıyorum bunları, kalem sahibi olarak yazıyorum. Hızlı tüketelim tamam, yerel olarak oluşsun kabul, sözüm kimseye değil ama bir düzeyi olmalı “Popüler Kültür” değerlendirmelerimizin. Müzik mi yapıyoruz? Sözler, müzikalite bir yerlerde olmalı. Kitap mı yazıyoruz? Yazar kelimesini karşılamalı emeklerimiz. Ulusal anlamda dinlediğim müzisyenlerde hep bu olguya dikkat ettim. Milyonlarca dinlenmemesini, söyleyenin binlerce hayranı olmamasını hiç baz almamaya çalıştım. Eser odaklı bakmak lazım yazarken de düşündüğümde ortaya konan veriye her ne ise. Ses mi, müzikalite mi, sözler mi? Kalıcı olabilmeli, varsın milyonlar dinlemesin ama yıllar sonra her hangi biri dinlediğinde bir anlamı olabilsin. Bu anlayışla mücadele vermek belki de şöhret kapılarını açmayacak, servet duvarlarını yıkmayacak. Ama emeğinizin, sanatınızın dinleyenler için en azından bir anlamı olacaktır. Yaptığımız eylemin ya da bir tercihin sonunda “Bana ne kattı?” diye sorduğumuzda kültürel bir şeyler varsa bu cevabın içinde, evet zamanımızı doğru harcamışız demektir. Aksi durum bence zaman kaybıdır. Tabi nihai amaç servete ulaşmaksa, popüler olmaksa, bakış açısına saygı duysam da hiçbir zaman bu yolun yolcusu olmayı tercih etmeyeceğimi söylemeliyim ulusal olmaya uğraşan bir müzisyen olarak. Anlamayacağım, anlamak da istemiyorum. Tabi bu yazdıklarım bu tarz yolu seçenleri suçlamak ya da küçümsemek maksatlı değil asla. Bunları yapabilecek bir pozisyonda da değilim, farkındayım. “Ünlü olalım da gerisi önemli değil” fikri bana çok uzak ve çok soğuk… Toplum olarak bunun önüne geçebilir miyiz? Sanmıyorum ve bu sadece bize özgü bir durum da değil. Yemeğin bile pop’u, fastfood’u yok mu? Amerika’da hatta Avrupa’da? Ne yiyene saygısızlık edebilirsiniz, ne yapana. Tercih etmezsiniz, yapabileceğiniz bununla sınırlıdır.İnsanın tercihleri, kendi noktasını tayin eder sözü çok doğrudur. Yine de eğitim düzeyini ve kalitesini artırabilirsek olabildiğince, olumlu etkisi olacaktır bu durumlara diye düşünüyorum.